NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
هَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ حَدَّثَنِي
عَبْدُ
الصَّمَدِ
حَدَّثَنَا هَمَّامٌ
عَنْ قَتَادَةَ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
زَادَ إِنْ
وَجَدَ دَاءً
فِي
الثَّلَاثِ
لَيَالِي رُدَّ
بِغَيْرِ
بَيِّنَةٍ
وَإِنْ
وَجَدَ دَاءً
بَعْدَ
الثَّلَاثِ
كُلِّفَ
الْبَيِّنَةَ
أَنَّهُ
اشْتَرَاهُ
وَبِهِ هَذَا
الدَّاءُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد هَذَا
التَّفْسِيرُ
مِنْ كَلَامِ
قَتَادَةَ
Harun b. Abdullah,
Abdu's-Samed'den, Abdu's-Samed Hemmâm'den, o da Katâde'den önceki (3506.)
hadisi aynı isnad ve aynı mana ile rivayet etti. Hemmâm (rivayetinde) şunları
da ilâve etti:
Eğer üç gün [gece]
içerisinde bir hastalık görürse, her hangi bir delil gerekmeden geri verilir.
Ama üç gün geçtikten sonra bir hastalık bulursa, köleyi satın aldığında o
hastalığın bulunduğuna dair delil getirmesi istenir.
Ebû Dâvûd; "Bu
[tefsir] Katâde'nin sözüdür" der.
İzah:
Münzirî, hadisin
munkatı olduğunu, çünkü el-Hasen'in Ukbe'den hadis işitmesinin gerçek
olmadığını söyler.
Hadisteki;
"Kölenin sorumluluğu"ndan maksadın ne olduğunu Katâ-de açıklamıştır.
Buna göre; bir mal satın alan kişi, üç gün içerisinde malda bir ayıp görürse,
herhangi bir delile ihtiyaç duymadan, malı iade eder ve verdiği parayı alır.
Ama üç gün geçtikten sonra aybı farkederse, satın aldığı zaman o aybın malda
mevcut olduğunu isbat etmesi gerekir.
Konu mezhepler arasında
ihtilaflıdır.
İmanı Mâlik, bu hadiste
belirtilen görüşü benimsemiştir.
Şafiî ve Hanefîlere
göre; müşterinin iddia ettiği ayıp, satın aldığı andan sonra meydana gelmesi
mümkün olmayan cinsten bir ayıpsa, hiçbir delile ihtiyaç duyulmadan satıcıya
geri verilir. Fakat, satın aldıktan sonra meydana gelmesi mümkün ise delil
istenir; getirirse geri verip parasını alır, getiremezse, satıcıya kendi
yanında iken o ayıbın bulunmadığına dair yemin verdirilir. Yemin ederse mal
iade edilmez, yemin etmezse iade edilir.
Alımed b. Hanbel de bu
hadisi zayıf saymakta ve şöyle demektedir: "Uhde konusunda bir hadis
sabit değildir. Âlimler el-Hasen'in Ukbe b. Âmir'-den bir şey işitmediğini
söylerler. Hadis şüphelidir. Bir seferinde Semüre'den, bir seferinde ise
Ukbe'den rivayet edilmiştir."
Tehânevî, İ'lâü's-Sünen'de;
hadisin şeriatin bilinen usullerine aykırı düşmeyecek bir şekilde te'vil
edilmesi gerektiğine işaret ederek şöyle der:
"Müşteri malda bir
ayıbın bulunduğunu iddia eder, satıcı da bu ayıbın kendi yanında iken varlığını
kabul ederse, mal satıcıya geri verilir. Bu iddia üç günden sonra olsun, üç gün
içinde olsun eşittir. Bu durumda üç gün, dört gün veya daha fazlası arasında
fark yoktur. Eğer satıcı, alıcının iddiasını inkâr eder, fakat alıcı iddiasını
beyyine ile isbat ederse beyyinesi kabul edilir ve mal satıcıya geri verilir.
Bû durumda da ayıbın üç gün içinde veya daha sonra anlaşılması eşittir. Eğer
alıcı delil getiremezse, satıcıya yemin verdirilir. Yemin ederse mal iade
edilmez. Yeminden kaçınırsa kaçınması sebebiyle mal iade edilir. Bu durumlarda
da üç gün veya daha fazlası arasında fark yoktur. Muhakemenin hükmü işte budur.
Ama Rasûlullah (s.a.v.): "Müşteri üç gün içerisinde malda bir ayıbın
bulunduğunu iddia ederse, satıcının bir fazilet olarak bunu kabul etmesi
gerekir. Ama delil yoksa kabul etmesi şart değildir. Üç günden sonra ayıp iddia
ederse, beyyine getirmesi istenmez. Çünkü beyyine olmadan malın iadesini
mecbur etsek bu satıcıya zarar verir." demeyi murad etmiştir. Bize göre
hadis böyle anlaşılmalıdır."[et-Tehanevî, İ'lâü's-Sünen, XIII, 98.]